e-GÜVENLİK DERSİ
MODÜL 4
Güvenliğin Ana Aktörleri
Ders 11 – Özel Güvenlik Şirketler
“Massive Open Online Course on Security” projesi kapsamında NATO PDD tarafından desteklenen bu çevrimiçi ders, Güvenlik Çalışmaları alanında lisans düzeyinde giriş dersi olarak tasarlanmıştır. Temel olarak güvenlik alanındaki kuramsal yaklaşımları, temel kavramları, genel tartışma konularını ve temel güvenlik kurumlarını kısaca tanıtmayı amaçlayan ders, planlanmakta olan serinin diğer derslerine giriş niteliği taşımaktadır. Uluslararası güvenlik alanındaki kuramsal yaklaşımların geleneksel güvenlik anlayışı- yeni güvenlik anlayışı karşılaştırması yoluyla incelenmesi, alanla ilgili temel bilgilerin paylaşılması, disiplinin ele aldığı konuların kapsamlı ve anlaşılır bir yaklaşımla anlatılması ve tüm bunların görseller, videolar, ek okumalar ve tartışma sorularıyla desteklenmesi ile Uluslararası Güvenlik alanıyla ilgilenecek olanlara temel bilgilendirmenin sağlanması hedeflenmektedir. Ayrıca Uluslararası Güvenlik alanıyla ilgili toplumsal farkındalık oluşturmak, disiplinin odaklandığı güvenlik kavramları, sorunları, aktörleri ve sair konularda genel kamuoyunun bilgilenmesini sağlamak ve alanla ilgili ileri düzeyde çalışmalar yürütecek olanlara sağlam bir analiz zemini oluşturmak da amaçlanmıştır.
Hazırlayanlar
“Özel Güvenlik Şirketleri” – Güvenlik Yazıları / Gökçe Gezer
Tonkin (2011), Özel Güvenlik Şirketlerinin faaliyetlerini genel olarak dört kategoride sınıflandırmaktadır. Saldırı ve muharebe aracı olarak ÖGŞ kullanımının örneklerini 1990’larda özellikle Afrika’daki sivil savaş bölgelerinde görebiliriz. Bugün Orta Doğu’daki çatışmalarda da bu tür muharebe güçlerinin kullanımını yaygındır. İkinci olarak, uzmanlık paylaşımı üzerine faaliyetler gösteren şirketler, strateji geliştirilmesi, askeri teknoloji uzmanlığı gibi konularda yerel güç unsurlarına bilgi transferi sağlamaktadırlar. Silahlı koruma sağlama ve askeri destek alanında ise ABD merkezli DynCorpve Blackwatergibi şirketlerin Irak Savaşı süresince gösterdikleri faaliyetler örnek olarak verilebilir. Bu tür faaliyetlerde bu şirketler çatışma ortamının gerisinde kritik altyapı gibi unsurların korunmasında rol oynarlar. Son olarak, askeri destek alanında orduların gerçekleştirdikleri ana muharebe faaliyetlerinin yan işlevlerini gerçekleştiren şirketler bulunmaktadır. Bu faaliyetler de genel karargâh lojistik hizmetlerinden, temel bakım ve çeviri gibi hizmetlere kadar geniş bir yelpazeyi içermektedir.
“Silahlı Güçler; Ordular, Para-Militer Yapılar, Özel Askeri Şirketler” – Güvenlik Yazıları / Serhat Erkmen
Özellikle iç çatışmaların hüküm sürdüğü zayıf devletlerin güvenliği özelleştirmesi ve halihazırda toplumun geneli tarafından tanınmayan devlet otoritesinin özel şirketler gibi yeni otorite merkezlerine aktarılması, devletin yapısal meşruiyetini çok derinden sarsmaktadır.
Daha uç noktalarda, savaşın özelleştirilmesi ‘savaş baronları’ (warlords) kavramının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ayrıca, özel güvenlik şirketlerinin ekonomi ve bürokraside gittikçe yayılan etkileri çatışma ortamının hâkim olduğu ülkelerde güvenlik alanında paralel uygulamalar ve yapılanmalar da doğurmaktadır ki, bu da devlet merkezli işleyen güvenlik denkleminin bozulmasına ve yönetim problemlerinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Otorite problemi ile benzer şekilde, Haklı Savaş (Just War) kavramını içeriği de güvenliğin özelleştirilmesi anlayışıyla birlikte yeniden tartışmaya açılmıştır. Bu ilke çerçevesinde girişilen savaşın haklı nedenlerinin olmasının yanı sıra, savaş sırasında muharebe eden orduların da etik olarak meşru kuvvetler olması gerekliliği, özel şirketler adına savaşan paralı askerlerin bu meşruiyete ne derece sahip oldukları sorusunu gündeme getirmektedir. Geleneksel güvenlik anlayışının öngördüğü milli ordular üzerinden işleyen güç kullanımı meşruiyeti, savaş halinde orduların demokratik yönetim ve ordu mensuplarının kurallara uygun görevlendirilmesi gibi konularda yine meşru bir aktör olan devletler tarafından yönetiliyor olmaları haklı savaş tartışmalarında merkezi konumdadır. Zira, olası ihlallerde orduyu sahaya süren ve üzerinde kontrolü bulunun devlet kurumlarının ve devlet adına hareket eden kişilerin sorumluluğunu takip eden ve gerektiğinde yaptırımlara tabi olmalarını öngören çok sayıda uluslararası hukuk düzenlemesi yapılmıştır. Fakat, özel güvenlik şirketlerinin kullanılması durumunda bu tür kontrol mekanizmalarının devre dışı kalma/bırakılma olasılığı, bir ihlal olması halinde takip edilecek sorumluluk silsilesinin her zaman belirgin olmaması ve benzeri bu kuruluşlar adına çalışanların her zaman bu tür kurallarla ilgili yıllarca eğitimden geçen devlet askerleri kadar konuya hakim olmama veya önemsememe ihtimalleri vb. konular uluslararası alanda endişe uyandırmakta ve sıklıkla meşruiyeti zedeleyen unsurlar olarak görülmektedirler.
“Güvenlik Yönetişimi Çerçevesinde Özel Askeri Şirketler” – Haldun Yalçınkaya ve Burak Tangör
Özel Güvenlik Şirketleri ile ilişkili etik tartışmaların artmasında, özellikle Soğuk Savaş sonrasında artan kullanımları sırasında yaşanan insan hakları ihlalleri önemli bir paya sahiptir. Birleşmiş Milletler Paralı Askerlerin Kullanımı Çalışma Grubunun (UNOHCHR) birçok raporunda bu konu hakkında endişeler dile getirilmiştir. Bu raporlarda farklı çatışma bölgelerinde bu şirketlerin, insan hakları ihlallerine karışmaları ve bu ihlallere karşı hukuki yaptırım mekanizmalarının çoğu zaman işletilmediğine dikkat çekilmektedir. Buna örnek olarak, Irak Savaşı sırasında ABD tarafından ele geçirilen savaş esirlerinin gözetim altında tutulduğu ve sorgulandığı özel bir güvenlik şirketi tarafından kontrol edilen Ebu Gureyb Hapishanesinde yaşandığı belgelenerek uluslararası kamuoyunun gündemine taşınan işkence iddiaları verilebilir. Buradaki temel sorunlardan biri, şirketleri kiralayan ülkelerin ulusal hukuki mekanizmaların şirketlerin faaliyet gösterdiği ülkelerde işlememesi, buna karşılık şirketleri kullanan ülkelerin faaliyette bulundukları ülkelerin hukuki yargılama yapmalarına yanaşmaması ve bu nedenle bir anlamda bu şirketlerin hukuki bir çerçeve olmadan faaliyet göstermekte olmalarıdır.
Farklı faaliyet alanları ve değişen ölçeklerdeki kapasiteleri göz önüne alındığında, Özel Güvenlik Şirketleri çağımız savaş ve güvenlik algısının yadsınamaz parçası haline gelmişlerdir. Gittikçe büyüyen ekonomik ve teknolojik kapasitelerinin yanında, sektörde çalışan insan gücünün büyüklüğü de bu şirketleri odak noktası haline getirmektedir. Öte yandan, bu büyüme ve Soğuk Savaşın ardından günümüze kadar edinilen tecrübeler, bu şirketlerin yetki ve sorumluluklarının ne uluslararası hukuk alanında ne de temel kavramsal tartışmalarda kesin bir zemine oturtulamadığını göstermektedir. Küresel ekonomik sistemde gittikçe büyüyen bir hacim kazanan bu sektör, sadece ABD ve Birleşik Krallık gibi denizaşırı güç kullanımında öncü ülkelerde değil Afrika, Ortadoğu ve Avrasya gibi farklı coğrafyalarda önemli roller oynamaya başlamıştır. Hatta bir Rus şirketi olan Wagner Group’a ait askeri güçlerin 2018’de Suriye’de ABD askerlerinin de bulunduğu bir grupla girdiği çatışma ABD ve Rusya’nın Vietnam Savaşı’ndan beri ilk defa doğrudan çatışmaya girdikleri olay olarak kayda geçmiştir. Bu tür sorunlar Özel Güvenlik Şirketlerinin aktif çatışma alanlarında kullanımı taraf veya dış müdahaleci güçler açısından çatışma durumu ortaya çıkarabilen bir unsur olabileceğini göstermektedir. Devletlerin haklı müdahale yetkisini ve koruma sorumluluğu gibi uluslararası sistemde kalıcı barışın sağlanması için henüz uluslararası düzeyde her ülkenin uyacağı efektif bir sistem kurulamıyorken bu tür yeni aktörlerin devletler tarafından kullanılması yeni sorunlar doğurabilmektedir.






Total Users : 152511
Total views : 292375