e-GÜVENLİK DERSİ

MODÜL 3

Temel Güvenlik sorunları

Ders 4 – Çevresel Güvenlik

HAKKINDA

“Massive Open Online Course on Security” projesi kapsamında NATO PDD tarafından desteklenen bu çevrimiçi ders, Güvenlik Çalışmaları alanında lisans düzeyinde giriş dersi olarak tasarlanmıştır. Temel olarak güvenlik alanındaki kuramsal yaklaşımları, temel kavramları, genel tartışma konularını ve temel güvenlik kurumlarını kısaca tanıtmayı amaçlayan ders, planlanmakta olan serinin diğer derslerine giriş niteliği taşımaktadır. Uluslararası güvenlik alanındaki kuramsal yaklaşımların geleneksel güvenlik anlayışı- yeni güvenlik anlayışı karşılaştırması yoluyla incelenmesi, alanla ilgili temel bilgilerin paylaşılması, disiplinin ele aldığı konuların kapsamlı ve anlaşılır bir yaklaşımla anlatılması ve tüm bunların görseller, videolar, ek okumalar ve tartışma sorularıyla desteklenmesi ile Uluslararası Güvenlik alanıyla ilgilenecek olanlara temel bilgilendirmenin sağlanması hedeflenmektedir. Ayrıca Uluslararası Güvenlik alanıyla ilgili toplumsal farkındalık oluşturmak, disiplinin odaklandığı güvenlik kavramları, sorunları, aktörleri ve sair konularda genel kamuoyunun bilgilenmesini sağlamak ve alanla ilgili ileri düzeyde çalışmalar yürütecek olanlara sağlam bir analiz zemini oluşturmak da amaçlanmıştır.

Hazırlayanlar

İÇERİK
Yirminci yüzyılın son çeyreğinde hızla artan doğal kaynakların kullanımı ve global üretim sistemlerinin doğaya asimetrik etkisi, giderek çevrenin insanlığın ortak değeri olarak siyasallaşmasına neden olmuş ve “çevresel güvenlik” sorunları güvenlik çalışmaları alanında çalışılmaya başlanmıştır. Fakat, halen herkesin üzerinde anlaştığı bir tanımı yapılamamıştır. Mevcut tanımlamalar ise temelde insanlığın “dünyanın taşıma kapasitesi” olarak adlandırılan, kaynak tüketiminin orantısız ve sürdürülemez bir şekilde artışı varsayımından yola çıkar. Doğayı geri döndürülemeyecek şekilde tahrip ederken, aynı zamanda insanlığın sürdürülebilir yaşam ortamının da yok olmaya başlaması ile çevre de artık bir güvenlik unsuru haline gelmiştir.   Her ne kadar çevrenin bir güvenlik konusu olarak ele alınmasını tarihi 1950’lere kadar gidiyorsa da, Soğuk Savaş’ın hâkim geleneksel güvenlik çevrelerinin askeri olmayan tehditleri geri planda bırakması nedeniyle uluslararası siyasi söylemde yerini alması 1990’lı yılları bulmuş, Soğuk Savaş sonrası güvenlik çalışmalarında da yeni güvenlik gündeminin önemli bir parçası haline gelmiştir.

 
Çevresel Güvenlik- Güvenlik Konuşmaları/ Doç. Dr. Elif Çolakoğlu
 

Peter Hough çevre güvenliği konusunun güvenlik çalışmalarındaki evrimini 1970’ler ve 1980’lerde güvenlik alanını etkileyen iki tarihsel olayla ilişkilendirmektedir. İlk olarak 1970’lerde meydana gelen petrol krizi ile kendini hissettiren küresel ekonomik gerileme, sadece askeri güvenlik konularının değil, özellikle ekonomik kalkınma ve buna bağlı olarak kaynakların kullanımı meselesinin de güvenlik gündemine alınmasına yol açmıştır. İkinci etken de, yine ekonomik gerileme ve kaynak sorunu ile bağlantılı olarak, 1980’lerde küresel nüfus artışının insanlığa kaynak sağlamada doğuracağı sıkıntıların dile getirilmesi ile meydana gelmiştir.   Yine de güvenlik çalışmalarındaki dönüşüm dersinde de ele aldığımız üzere, askeri güvenlik tehditlerinin dışında kalan diğer güvenlik konuları gibi çevresel güvenlik alanı da Soğuk Savaş boyunca güvenlik gündeminin dışında kalmış, ancak Soğuk Savaş sonrasında güvenlik çalışmalarında etkisini gösterebilmiştir. Devlet pratiğindeki ilk örneğini de özellikle 1994’te yayınlanan ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi dokümanında çevresel sorunlar ve hızlı nüfus artışı gibi konuların “ulusal güvenlik meselesi” olarak tanımlamasında görmekteyiz. Aynı dönemde Rusya’da da bir Ekolojik Güvenlik Komisyonu kurulmuş ve çevresel güvenlik, “doğal ortamın korunması ve vatandaşların, toplumun ve devletin küresel kalkınmada insan sağlığına, biyolojik çeşitliliğe, ekosistemlerin sürdürülebilir işlerliğine ve insanlığın yaşamına yönelik yarattığı iç ve dış etkenlerden korunmasıdır” şeklinde tanımlanmıştır.

 
Çevresel Güvenlik Nedir?- Güvenlik Konuşmaları/ Prof. Dr. Ayşegül Kibaroğlu
 

Çevresel güvenlik alanındaki ilk uluslararası girişimler ise Birleşmiş Milletler bünyesinde başlamıştır. 1970’lerde endüstriyel tarım faaliyetlerinde artan kimyasal madde kullanımı tehdit edici boyutlara ulaşarak, kaynak tahribatı ve besin güvenliği bağlamında uluslararası eylemcilerin ilgi odağı haline gelmiştir. Bu çerçevede, Haziran 1972’de Stockholm’de gerçekleştirilen BM İnsan Çevresi Konferansı sonrasında uluslararası çevre düzenlemeleriyle ilgili ilk temel adımlar atılmıştır. Sonunda BM İnsan Çevresi Bildirisi’nin yayımlandığı Konferans boyunca 109 tavsiye kararı alınarak, ilk defa devletlerin egemen topraklarındaki kaynakları kullanım özgürlüklerine kısıtlamalar getirilmesi konusuna değinilmiştir. Aynı zamanda doğal kaynaklar “insanlığın ortak mirası” olarak tanımlanmış, ulus-devlet merkezli bakış açısının ötesinde alınması gereken ortak eylem planları üzerinde durulmuştur. Bu girişimler çevresel güvenlik konularının uluslararası düzeyde güvenlik gündemine alınması için ilk adımlar olmuştur.   Güvenlik çalışmalarının temel analiz unsurları üzerinden anlaşılabilir ve üzerinde anlaşılabilecek bir çevresel güvenlik çerçevesi çizmek karmaşık bir uğraştır. Bunun en önemli nedeni, zaman içerisinde çevresel güvenlik başlığı altında çok farklı sorunların dile getirilmeye başlanmış olmasıdır. Hatta zamanla bazı konular çevre güvenliği başlığı altında tartışılmaktan çıkıp, başlı başına bir güvenlik alanı haline gelmiştir. Besin güvenliği konusu bunun en belirgin örneklerindendir. İlk dönemlerde besin güvenliği çevresel güvenliğin en önemli konularından biri olarak ön plana çıkarken, daha sonra besin güvenliğinin kapsamı ve besin güvenliğine yönelik tehditlerin sadece çevresel faktörlerden kaynaklanmadığının ortaya koyulmasıyla birlikte, bu alandaki tartışmalar farklı bir yöne kaymıştır. Öte yandan, çevre güvenliğini sağlamakla yükümlü aktörler uluslararası sistemde hala devletler olarak tanımlansa da, özellikle Birleşmiş Milletler bünyesindeki kuruluşlar çevresel güvenlik konusunda küresel çapta faaliyetler göstermektedirler. Aynı zamanda Greenpeace gibi devlet-dışı ulusal ve uluslararası örgütler küresel farkındalık konusunda faaliyetler göstermektedir ve bu örgütlerin faaliyetleri küresel çevre güvenliği gündemini oldukça etkilemektedir.

 
Çevre Sorunları ve Güvenlik Arasındaki İlişki- Güvenlik Konuşmaları/ Dr. İbrahim Mazlum
 

Çevresel güvenliğin gündemi ise sürekli bir dönüşüm halindedir ve zaman içerisinde yeni sorunlarının ortaya çıkması ile giderek genişlemektedir. Temel olarak, günümüz çevresel güvenlik gündeminin ekosistemlere yönelik zararlar, farklı alanlarda çevresel sorunlarla ilişkileri bağlamında enerji, nüfus, besin, ekonomik problemler ile çatışma ortamlarında meydana gelen çevresel zararlardan oluştuğunu söyleyebiliriz. Tabii bütün bu farklı alanların altında çok daha fazla sayıda mikro ve makro sorunlar ortaya çıkmakta ve farklı uzmanlık gerektiren alanlarıyla genel çevresel güvenlik alanında kendilerine yer bulabilmektedirler. Fakat, en genel anlamında çevresel güvenlik problemlerini iki ana kategoride ele almak mümkündür. Bunlardan ilki çevreye yönelik tehditler, ikincisi de çevresel olaylardan kaynaklı toplumlar ve bireylere yönelik tehditlerdir. Bu iki olgu arasındaki farklılığa dikkat çekmek, bu tehditlere karşı alınan eylemlerin de doğasını etkilediğinden önemlidir. Her ne kadar bu iki tür tehdit de çevresel unsurları merkeze alarak değerlendirilmeliyse de, bu sorunların güvenlikleştirilmeleri genellikle insan, toplum ve devlet gibi yan referans nesneleriyle gerçekleştirilir. Bu da farklı türdeki tehditlerin insan üzerindeki etkilerinin güvenliğin pratiklerinde hala öncül kaygı olmasından kaynaklanmaktadır.

 
Ekolojik Güvenlik Nedir? – Güvenlik Konuşmaları/ Dr. Senem Atvur
 

Günümüzde çevresel güvenlik alanındaki en önemli açmazlardan biri çevresel tehditler ile insanların çevreye yönelik tehditlerine karşı çok farklı eylem planlarına duyulan ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Zira, yaşanılan çevresel sorunlarının küresel etkileri anlık değil, uzun vadeli nedenlerden ortaya çıkmakta, sonuçları da anlık değil, yine uzun vadede görülebilmektedir. Bu nedenle bireylerin ve hükümetlerin gerekli önlemlere desteklerini almak zor olmakta ve gecikmektedir. Gelinen noktada, küresel iklim değişikliği ve yan etkileri çevresel güvenliğin merkez konularından biri olmuştur, fakat uluslararası düzeyle insanlığın çevreye zararlı etkilerini giderecek yeterince sert önlemler alınması konusunda henüz yeterli etki oluşturulamamıştır. Bu nedenle esas sorunların çözümü yerine, sıklıkla çevresel bozulmanın yarattığı yan etkilere odaklanan politikalar öne çıkmaktadır. Bu nedenle, güvenlik alanındaki farklı gündemler arasında en önemlisi, uzun vadeli etkileri nedeniyle belki de çevresel güvenlik sorunlarıdır; fakat bu sorunlara yanıt arayışı şimdiye kadar yeterli olmamıştır.

 

Ek Okumalar

 Atvur, Senem – Rüma, İnan “Ekolojik Güvenlik: Hayati Tehdit”, Güvenlik Yazıları Serisi, No.25, Ekim 2019.  Baysal, Başar and Karakaş, Uluç, “Climate Change and Security: Different Perceptions, Different Approaches”, Uluslararası İlişkiler, Volume 14, No. 54, 2017, pp. 21-44.  Dalby, Simon, “Güvenlik ve Çevre Bağlantılarına Yeniden Bakmak”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 5, Sayı 18 (Yaz 2008), s. 179-195.  Tan Gülcan, Duygu, “Ekolojik Kriz Karşısında Devletin Rolü Üzerine İdeolojik Bir Tartışma“, Uluslararası İlişkiler, Cilt 15, Sayı 59, 2018, s. 49-63.

 

Tartışma Soruları

 Çevresel güvenliğin güvenlik alanında önem kazanmasına yol açan tarihsel süreçler neler olmuştur?  Çevresel güvenliğin çerçevesindeki temel unsurlar nelerdir?  Çevresel güvenlik sorunlarının çözülmesindeki olası çıkmazlar nelerdir?

Ziyaretçiler (Visitors)

130785
Total Users : 130785
Total views : 255976