Toplum sağlığı konusu, geleneksel güvenlik çalışmaları içerisinde değerlendirilmeyeni ancak günümüz şartlarında öne çıkan ve güvenlik alanında çalışılmaya başlanan yeni konulardan biridir. Bu modülün hazırlandığı 2020 yılı başında Çin’in Wuhan eyaletinden tüm dünyaya yayılan Covid-19 veya diğer adıyla Koronavirüs, tüm dünyada hem bireysel hem de toplumsal düzeyde sağlık endişelerini artırarak ve ortaya çıkarttığı ekonomik, sosyal, siyasal, askeri ve benzeri yaygın etkileriyle bir güvenlik sorunu olarak ele alınmıştır.
İnsanlık tarihi çok sayıda salgın hastalığa tanıklık etmiştir. Her bir salgının getirdiği güvenlik endişesi ve politik sonuçları birbirinden farklı olmuştur, fakat değişmeyen tek şey bireyin güvenliği konusu olmuştur. Bugün değişen dünya düzeni ile birlikte sağlık güvenliği konusunu rekabetçi teknolojiler ve ekonomik imkanlar gibi farklı kavramlarla tartışıyor olsak da, bireyin bireysel sağlığının sağlanması ve onun da ötesinde toplum genelinde salgın hastalık gibi bir sorun nedeniyle ortaya çıkabilecek toplum düzenini aksatan gelişmelerin engellenmesi güvenlik penceresinden bakınca önemli sorunlar olarak belirmektedir. Ayrıca, devletleri oluşturan temel unsurlardan olan birey ve bireylerin biraraya gelmesiyle oluşan toplum ile onun sağlıklı olması dahil genel güvenliği, disiplinin ana çalışma alanlarındandır. Öte yandan, toplumların genel sağlık durumlarının devletin varlığını tehdit edebilecek noktaya evrilmesi ve/veya güç imkanlarını zayıflatması genel güvenlik çalışmalarını ilgilendiren konular arasındadır.
Uluslararası ilişkilerin gelişmesi ve değişime uğraması bireyin ve toplumun sağlığını sadece kendi devletleri için değil, diğer devletler için de ilgilenilecek bir konu haline getirmiştir (bkz.
Uluslararası Siyaset Sosyolojisi dersi). Öte yandan, küresel ulaşım ağlarında son yıllarda yaşanan hızlı gelişmeler ve bireylerin bağlantılarının artması, dünyanın herhangi bir yerinde belirecek salgın hastalıkların hızla yayılabilmesi ve geniş coğrafyalara dağılımının önünü açmıştır. Öte yandan, küresel sağlık ve ilaç üretimi sektörlerinde yaşanan gelişmeler ve giderek gelişen teknolojik alt yapılarda çok büyük maliyetlere üretilen yeni tedavi yöntemlerinin dünyadan herkesin kullanımına sunulamaması ve/veya maliyetleri nedeniyle bunlara herkesin erişememesi de en azından bireysel güvenlik sorunu olarak ortada durmaktadır. Bu nedenlerle toplum ve birey sağlığı uluslararası düzeyde bir güvenlik nesnesi haline dönüşmüştür.
Toplumsal sağlık güvenliği dar anlamıyla devletlerin vatandaşlarının bireysel sağlıklarını nasıl koruduğu, gerektiğinde teşhis, tedavi ve ilaçlara erişimini nasıl düzenlediği ve genel olarak toplumun sağlıklı yapıda varlığı sürdürebilmesi için ne tür önlemle aldığıyla ilgilenen bir alandır. Öte yandan, konuya daha geniş anlamıyla baktığımızda, birey sağlığı ve sağlıklı olma durumu barış tanımına benzetilebilir. Nasıl ki negatif-pozitif barış ayrımı, barışı toplumsal şiddetin varlığına göre tanımlamıştır (bkz. Barış Çalışmaları dersi), sağlık için de benzer bir tanımlama yapmak mümkündür.
Genel olarak “sağlıklı olma” durumu dar anlamda sadece hastalıklardan arınma veya korunma olarak tanımlanabilirken, insan hayatının uzunluğu, psikolojik faktörler ve hayat standartları da sağlık güvenliğinin geniş anlamıyla tanımlamasına dahil edilebilir. Benzer şekilde, devletlerin vatandaşlarına sağladığı doktora ulaşma, yatak kapasiteleri, sosyal yardımlar ve ilaçların karşılanması gibi konular da sağlık güvenliğinin geniş anlamı içerisinde kendine yer bulmaktır. Sağlık güvenliğinin dar ve geniş anlamlarının yanı sıra, konunun uluslararası siyaset için gündem olmasına neden olan unsur, salgın hastalıklar ve küresel/bölgesel işbirlikleri yoluyla önlenmesi çerçevesinde olmuştur.
“
Pandemics & International Relations” – Emel Akçalı
Salgın hastalıkların uluslararası alanda güvenlik sorunu olarak değerlendirilmeye başlanması büyük ölçüde Soğuk Savaş sonrası dönemde gerçekleşmiştir. Tarihte savaşlarla bağlantı veya onlardan bağımsız olarak ortaya çıkan veba, sıtma, kolera, tifüs ve benzeri enfeksiyonların etkileri günümüzdeki kadar çıkartılmamıştır. Bu duruma örnek olarak Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna rastlayan İspanyol Gribi salgını gösterilebilir. İspanyol Gribi o zamana kadar insanlık tarihinin gördüğü en büyük salgınlardan biridir. Dünya çağında bu salgın nedeniyle kaybedilen insan sayısı birçok savaştan fazla olmasına rağmen devletlerin ulusal güvenlik değerlendirmelerine konu olmamıştır. Fakat, Soğuk Savaş’ın ardından güvenlik tehditlerinin çeşitlenmesi ve farklı konuların uluslararası alanda barışçıl yollarla ele almaya başlaması sağlık güvenliği konusunu da öne gündeme getirmiştir.
Amerika Birleşik Devletleri, G. W. Bush döneminde 2002 yılında yenilenen Ulusal Güvenlik Stratejisinin bir bölümünü bireysel sağlık konusuna ayırmıştır. Bu, toplum sağlığı konusunun devletler düzeyinde bir güvenlik meselesi olarak ele alınmasının ilk örneklerindendir. Her ne kadar, mevcut şartlarda, halk sağlığı denildiğinde akla ilk gelen konu salgın hastalıklarsa da, sözü edilen ABD Ulusal Güvenlik Stratejisinde HIV/AIDS, tüberküloz ve sıtma gibi hastalıklar ile beslenme, temiz suya erişim imkanları, diğer insan ihtiyaçları ve sağlık sisteminin koşulları da ele alınmıştır. Strateji belgesinde sağlıkla ilgili konular kamu sağlığını koruma, eğitim, ticaret ve kalkınma, kalkınma yardımları ve hibeler başlıkları altında ele alınmıştır. Bu durum sağlık güvenliğinin kapsamlı yapısını farklı alanları ilgilendiren bir konu olduğuna işaret etmektedir.
Yine 2002 yılında Güney Afrika’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Dünya Sürdürülebilirlik Kalkınma Zirvesi’nde ele alınan konulardan biri de “sağlık” olmuştur. Zirvede sağlık ile sürdürülebilir barışçıl toplum düzeni arasında bir bağ kurularak, toplumdaki hastalıkların ve sağlıkla ilgili problemlerin devletlere maliyeti üzerinde durulmuştur.
Aslında sağlık güvenliği konusunda devletlerin bir araya gelmesi ilk olarak 1850’li yılların başında olmuştur. Paris’te “Uluslararası Sağlık Konferans” başlıklı toplantıda bir araya gelen devlet temsilcileri ilk kez bir uluslararası toplantıda kamu sağlığı konularını ele almışlardır. Toplantıya başta Fransa olmak üzere İngiltere, Portekiz, İtalya ve Osmanlı İmparatorluğu gibi ülkeler katılım sağlamıştır. Konferans boyunca salgın hastalıklar ve özellikle devletlerin etkileşimde olduğu deniz ulaşım yolları ve ticaret yolları üzerindeki sağlık konuları tartışılmış, sonunda da ortak bir uluslararası sağlık tüzüğü konusunda anlaşmaya varılmıştır.
Bu konferansı istatistik kongreleri ve diğer sağlık kongreleri takip etmiştir. Bütün bu kongrelerin salgınların nedenleri, boyutu ve sonuçlarını tespit ederek yayılımına engel olmak, ticaret ve ulaşımda çıkardığı zorlukların önüne geçmek gibi konulara odaklandığını görülmektedir.
Bu tür uluslararası çabaların yanı sıra devletler de olası sağlık sorunlarına karşı uluslararası alana yayılan önlemler almışlardır. Amerika Birleşik Devletleri’nde 1902 yılında kurulan Amerikan Sağlık Örgütü (
Pan-American Health Organization) dünyadaki salgıların Amerika kıtasına da yayılmaması için alınması gereken karantina kuralları, salgın eğitimleri ve denizciler için sağlık imkanlarını arttırma konularında girişimlerde bulunmuştur. Bu örgüt daha sonra Dünya Sağlık Örgütü’nün bir parçası olarak devam edecektir.
Bu noktada tüm insanların en üst düzeyi ve iyi sağlık şartlarına kavuşmasını amaçlayan ve 1945 yılında kurulan Dünya Sağlık Örgütü’nden de bahsetmek gerekir. Birleşmiş Milletlere bağlı faaliyet gösteren bir kurum olan Dünya Sağlık Örgütü’nün görevleri arasında şu konular vardır: devletler arasındaki sağlık çalışmalarında uyumu sağlamak, dünyanın herhangi bir yerinde ortaya çıkan sağlık krizlerine yardım etmek, sağlık alanındaki mesleki kuruluşlar ve sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapmak, hükümetlerin talebi üzerine sağlık altyapılarını güçlendirmelerine destek vermek. Bu görevlerin her biri bugün sağlık güvenliği alanında ele alınan farklı konulara hitap etmektedir. Fakat, Dünya Sağlık Örgütü’nün özellikle salgın hastalıkların ortadan kaldırılması için bu yönde uluslararası işbirliğini teşvik etmek ve geliştirmek sorumluluğu dünyada ortaya çıkabilecek herkesin güvenliğini etkileyebilecek bir sorunla doğrudan alakalıdır.
Bunlara ek olarak Dünya Sağlık Örgütü uluslararası sağlık sorunlarının çözümüne ilişkin de görevlere sahiptir. Uluslararası sağlık sorunları için sözleşmeler ve antlaşmalar hazırlamak ve tüzükler teklif etmeye dair görevleri de mevcuttur. Bu bakımdan, Dünya Sağlık Örgütü’nün dünyadaki sağlık sorunlarında ve sağlık güvenliğini ilgilendiren konularda öncü rol oynadığını söylemek mümkündür. Örgütü’ne üye olan tüm ülkelerin Yönetim Kurulu’nda eşit oy hakları ve daimî temsilcilikleri bulunmamaktadır. Örgüt’ün üç ana organı bulunmaktadır. Bunlar Sağlık Örgütü Asamblesi, Yönetim Kurulu ve Sekreterya’dır. Asamble, Örgüt’e üye bütün ülkelerden oluşmaktadır. Senede bir defa toplanan Asamble örgütün en yetkili organıdır. Asamble’nin en önemli özellikleri arasında Genel Direktörü ve Yönetim Kurulu’na seçilecek ülkeleri belirlemektedir. Asamble, mali konulardan ve komisyonların oluşturulmasından da sorumludur. Yönetim Kurulu’nun temel amacı ise Sağlık Asamblesi’nin kararlarını ve politikalarını uygulamak ve Asamble’ye tavsiyelerde bulunmaktır. Belirtildiği üzere, Yönetim Kurulu’na üye ülkeler Dünya Sağlık Örgütü’ne üye olan ülkelerin hepsinden oluşmamaktadır. Yönetim Kurulu’nun dışında kalan ülkeler yalnızca gözlemci sıfatıyla Yönetim Kurulu’na katılabilirler. Yönetim Kurulu’na üye ülkeler sahip olduğu söz hakkı, cevap hakkı, öneri ve teklif verme haklarına sahip değillerdir. Yönetim Kurulu otuz dört ülkeden oluşmaktadır. Yönetim Kurulu’na üye ülkelerin üç yıllık görev süresi vardır. Yönetim Kurulu’na üye ülkeler Bostvana, Burkina Faso, Gabon, Gana, Kenya, Gine-Bissau, Madagaskar, Arjantin, Şili, Guyana, Grenada, Kolombiya, Amerika Birleşik Devletleri, Bangladeş, Hindistan, Endonezya, Avusturya, Finlandiya, Almanya, İsrail, Romanya, Rusya Federasyonu, Tacikistan, İngiltere, Cibuti, Umman, Sudan, Tunus, Birleşik Arap Emirlikleri, Avusturalya, Çin, Güney Kore, Singapur ve Tonga’dır. Üye ülkeler, Dünya Sağlık Örgütü Yönetim Kurulu’na Genel Direktör adaylarını iletmektedir. Dünya Sağlık Örgütü Yönetim Kurulu gizli oylama ile bir adayın ismini Dünya Sağlık Asamblesi’ne iletir. Dünya Sağlık Asamblesi, Yönetim Kurulu’nun oylamasını göz önünde bulundurarak atamayı gerçekleştirir. Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü beş yıllık görev süresi için seçilmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün yanı sıra sağlık güvenliği kapsamında sağlık sorunlarının uluslararası soruna dönüşmemeleri ile sağlık imkanlarına erişim konusunda zorluklar yaşayan ülkelere yardım konusunda çalışan ve belli konulara odaklanmış farklı uluslararası örgütler ile sivil toplum kuruluşları da vardır. Bunlara örnek olarak Kızılay, Kızılhaç, Sınır Tanımayan Doktorlar, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) gibi yapılar verilebilir. Bu kurumlar ile birlikte dünyadaki bazı sağlık sorunlarına ve imkansızlara daha hızlı müdahale de bulunmak amaçlanmıştır. Zira, bu örgütler yapıları itibariyle çeşitli sağlık sorunlarına daha hızlı ve etkili şekilde de müdahale edebilmektedir.
Ek Okumalar
Aldis W. (2008) “Health security as a public health concept: A critical analysis”,
Health Policy and Planning, 23 (6): 369-75.
Evans J. (2010) “Pandemics and National Security”
Global Security Studies.
Tartışma Soruları
Sağlık Güvenliği nedir?
Sağlık Güvenliği ve uluslararası güvenlik ilişkisini açıklayınız?
Sağlık Güvenliği’nin tarihsel gelişimine örnekler veriniz.
Uluslararası Sağlık Örgütlerine örnekler veriniz.