e-GÜVENLİK DERSİ
MODÜL 3
Temel Güvenlik sorunları
Ders 8 – Toplumsal Güvenlik
“Massive Open Online Course on Security” projesi kapsamında NATO PDD tarafından desteklenen bu çevrimiçi ders, Güvenlik Çalışmaları alanında lisans düzeyinde giriş dersi olarak tasarlanmıştır. Temel olarak güvenlik alanındaki kuramsal yaklaşımları, temel kavramları, genel tartışma konularını ve temel güvenlik kurumlarını kısaca tanıtmayı amaçlayan ders, planlanmakta olan serinin diğer derslerine giriş niteliği taşımaktadır. Uluslararası güvenlik alanındaki kuramsal yaklaşımların geleneksel güvenlik anlayışı- yeni güvenlik anlayışı karşılaştırması yoluyla incelenmesi, alanla ilgili temel bilgilerin paylaşılması, disiplinin ele aldığı konuların kapsamlı ve anlaşılır bir yaklaşımla anlatılması ve tüm bunların görseller, videolar, ek okumalar ve tartışma sorularıyla desteklenmesi ile Uluslararası Güvenlik alanıyla ilgilenecek olanlara temel bilgilendirmenin sağlanması hedeflenmektedir. Ayrıca Uluslararası Güvenlik alanıyla ilgili toplumsal farkındalık oluşturmak, disiplinin odaklandığı güvenlik kavramları, sorunları, aktörleri ve sair konularda genel kamuoyunun bilgilenmesini sağlamak ve alanla ilgili ileri düzeyde çalışmalar yürütecek olanlara sağlam bir analiz zemini oluşturmak da amaçlanmıştır.
Hazırlayanlar
“Kültürel Güvenlik” – Güvenlik Yazıları / Gökçe Gezer
Özellikle devlet ile toplum arasındaki ilişkinin bir toplumsal sözleşme temelinde oluşturulmadığı ülkelerde ya da farklı tarihi süreçler sonucunda toplumsal güvensizliğin kaynağı devlet olabilmektedir. Bu tür durumlarda toplumların güvenliğini sağlayıcı aktör olarak devlet söz konusu olmadığından, toplum, güvenliği sağlayan temel aktör haline gelebilmektedir. Toplumu güvenlik sağlayıcı aktör olarak ele aldığımızda ise hangi araçlarla güvenliği sağlayacağı sorunu ortaya çıkmaktadır. Devletler güvenliği sağlama konusunda doğaları gereği hem tecrübe hem de farklı araçlara sahiptirler. Toplumlar ise genellikle hem bu tecrübeden hem de araç yelpazesinden mahrumdurlar.
Ayrıca, toplumsal güvenlik ikilemi varsayımını hatırlarsak (bkz. Güvenlik İkilemi), toplumların güvensizliğini yaratan bazı durumlar, aynı zamanda devletin güvenli kalmasını sağlayan durumlar olabilir. Örneğin, toplum içerisindeki belirli bir etnik gruba karşı asimilasyon politikası uygulamayı devletin ve ulusun bütünlüğü olarak tanımlayan bir devlet, asimilasyon politikasına direnen bir toplumsal grubu tehdit olarak algılayacaktır. Bahsi geçen toplumsal grup ise devletin uygulamak istediği politikaları kendi toplumsal güvenliğe yönelik tehdit olarak algılanacaktır. Bu durum sadece etnik gruplarla da sınırlı değildir. Sistemsel cinsiyet ayrımcılığı, toplum içerisindeki farklı inançlara sahip gruplara karşı uygulanan politikalar ve benzeri yapılarda da aynı dinamikler geçerlidir.
Benzer şekilde, “güvenliği kimin sağlayacağı” sorusunun cevabı verilirken, toplum odaklı bir yaklaşımda özellikle devletle toplumun güven(siz)lik algısının çatışması durumunda, toplum kendi kaynaklarının güvenli olma durumunu koruma ve/veya kazanma çabasına girecektir. Çatışma durumunda iki taraf da kendi güvenliğini sağlamak için bir strateji geliştirecektir. Bu stratejilerin ne olabileceği konusu aktörlerin sahip oldukları kaynaklar ile doğru orantılıdır, ancak devlet ve toplum arasındaki olası bir çatışma durumunun asimetrik bir doğaya sahip olacağı açıktır.
“Toplumsal Güvenlik” – Güvenlik Yazıları / Fulya Hisarlıoğlu
Toplumsal güvenlik yazınında bu tür senaryolar toplumsal güvenlik ikilemi üzerine yapılan çalışmalar dışında ilgi görmemiştir. Bunun önemli bir nedeni, kavramın yoğun olarak üretildiği ve tüketildiği Kuzey Avrupa coğrafyasının toplumsal güvenlik gündeminde bu tür sorunların görülmemesidir. Öte yandan, Avrupa dışındaki bölgelerde çok fazla gözlemlenen rejim ve/veya devlet güvenliği ile toplumsal güvenliğin çatışma durumunun en azından bu ülkelerde fazla ilgi görmemesi dikkate değer bir husustur. Zira, farklı bağlamlarda toplumsal güvenlik dinamiklerinin analiz edilmesi hem yazında yerleşen devlet-toplum ilişkisi varsayımlarının aşılmasının önünü açacak, hem toplumsal güvenlik gündeminin farklı coğrafyalarda nasıl değişiklik gösterdiğinin belirlenmesinde faydalı olacak, hem de toplumların güvenliği sağlayan aktörler olarak nasıl mekanizmalar geliştirdiklerinin tespit edilmesini sağlayacaktır.
Toplumsal güvenliğin gündemi daha önce bahsedildiği gibi tıpkı toplumların kendileri gibi akışkan ve zamanla değişip dönüşebilen gerçekliklerdir. Kophenag Okulu toplumsal güvenlik gündemini yine bu yazının bir katkısı olan güvenliğin sektörleri bağlamında irdeler. Wæver vd. (1993) Avrupa’daki toplumsal güvenlik dinamiklerini dört sektör altında incelemiştir: Askeri, politik, ekonomik ve çevresel. Bu sektörler aynı zamanda toplumsal güvenlik gündemini belirleyen, bir diğer ifadeyle toplumların kimliklerini sürdürmesine yönelik tehditler oluşturabilecek unsurlar olarak da ele alınır.
“Toplumsal Güvenliğin Değişen Gündemi” – Ole Waever
Bugün toplumsal güvenlik gündemi kapsamında toplumsal cinsiyet, din, kültür gibi birçok boyut ele alınmaktadır ve tüm bu boyutlar kendi içlerinde farklı dinamiklere sahiptirler. Nitekim Wæver da bu dönüşümü toplumsal cinsiyet ve din üzerinden ele almıştır. Bunun ötesinde son dönemde güvenlik yazınında yeni yaklaşımlar arasında yer alan “kültürel güvenlik” veya “kültür güvenliği” kavramı da toplumsal güvenlik ile yakından ilişkilidir. Bir toplumun kimliğini simgesel olarak temsil eden kültürel varlıklara yönelik tehditler toplumların kimliklerini sürdürme mekanizmalarını tehdit ettiğinde,n toplumsal güvenlik kapsamında değerlendirilebilirler. Örneğin, Taliban güçlerinin Afganistan’da 2001 yılında ele geçirdikleri Bumiyan Vadisindeki dev Buda heykellerini top ateşiyle yıkmaları veya IŞİD’in 2014 sonrasında ele geçirdiği bölgelerde (Örneğin Suriye’deki Palmira antik kenti gibi) kültürel varlıkları yok etmesi gibi işgal edilen topraklarda yaşayan toplumların tarihsel kimlik bağlarını hedef alan saldırılar/tehditler toplumsal güvenlik gündeminin bir parçası olarak görülebilir. “Kültürel temizlik” olarak da literatürde yerini bulan bu eylemler güvenlik gündeminin bağlamsal dönüşümünü anlamak açısından önemlidir.
Bu farklı gündemler ışığında toplumsal güvenlik gündemini tartışırken, bağlamsal bir yaklaşıma sahip olmak önemlidir. Zira, her ülkenin, zamanın ve mekânın kendi güvenlik dinamikleri vardır ve bu dinamikler toplumsal güvenlik çerçevesinde irdelenirken güvenliğin referans nesnesi (hangi toplum veya toplumsal grupların tehdit altında olduğu), aktörleri (güvenliği sağlama/koruma görevini üstlenen unsurlar) ve faktörler (tehditlerin ne olduğu ve hangi araçlarla meydana geldiği) tespit edilmeli, bütüncül ve bağlamsal bir bakış açısı ile güvenlik sorunsalı ele alınmalıdır.
Önerilen Okumalar






Total Users : 152504
Total views : 292364